Doğa ve hayvan sevgisinin bir arada hissedildiği estetik bir spor: Binicilik

binicilik

Sahip olduğu imkân ve yetenekler sayesinde asırlar boyunca insanoğlunun en önemli yardımcılarından olan atlar, tarımdan taşımacılığa, posta hizmetlerinden savaşlara kadar pek çok alanda hizmet etmişken günümüzde daha çok sportif amaçlarla kullanılıyor. Bu spor dallarından biri de insanın ve atın birbirini tanıyarak oluşturduğu uyumlu birlikteliği en estetik biçimde sergilemesini amaç edinen binicilik sporu. Binicilikte ustalaşmanın ilk şartı ise atları çok sevmek.

At, sükûnetli ve çevreyle uyumlu yapısı sayesinde insanoğlu için sadakat ve güvenin; heybetli görünümünden dolayı ise asâlet, zenginlik ve gücün sembolü sayılmıştır. Pek çok alanda insana hizmet veren atlar, günümüzde askeri alanlardan daha çok sportif amaçlarla kullanılmaya başlanmıştır. Binicilik bu spor dallarından yalnızca biri.

Ana hatlarıyla biniciliğin tarihçesi

Çağdaş antropologların araştırmalarına göre ilk kez M.Ö. 4000’lü yıllarda Türkler, atları çekme ve taşıma aracı pozisyonundan kurtararak bir binek hayvanı haline dönüştürmüşler ve böylece atı evcilleştirmişlerdir. İlk süvari birliklerine ise M.Ö. 2500’lü yıllarda Çin’de rastlanmaktadır. Antik Yunan’da M.Ö. 700’lü yıllarda başlayan olimpiyat oyunlarında halkın en çok ilgisini çeken bölümlerden biri de özellikle Arap atlarının içerisinde yer aldığı, at ve atlı araba yarışlarıydı. Üstelik Yunan tarihçi Xenophon tarafından Hippike adında biniciliğin temel ilke ve esaslarının ele alındığı bir kitap bile yazıldı. İslâm medeniyetinde de çok önemli bir yere sahip olan atlarla ilgili, Abbasi halifesi Mütevekkil’in atlarından sorumlu olan İbn Ebî Hazzam Hattâî’nin kaleme aldığı İlmü’l- Hayl (At Bilimi) ile Fürûsiyye (Atçılık) adlı eserler, binicilik sahasının teorik esaslarını ele alan önemli yapıtlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ancak atı kullanmada devrim niteliğindeki asıl gelişme 15. yüzyılda eyer ve gemin keşfedilmesiydi. Bu yolla biniciler, atı daha iyi yönlendirme ve üzerinde daha rahat durabilme becerileri geliştirmişlerdir. 16. yüzyıla gelindiğinde Avrupa’da atlar artık sportif amaçlarla kullanılmaya başlanmıştı. Zamanla Avrupa’nın pek çok kentinde profesyonel binicilik eğitimi veren sayısız okul açıldı. Ancak bu okullardan günümüze kadar geleneklerini devam ettiren ikisi binicilikteki klasik okullar olarak önem kazandılar: Fransa’daki Ulusal Binicilik Okulu (Ecole Nationale D’equitation) ve Avusturya’daki İspanyol Binicilik Okulu. Günümüzde çok yaygın bir spor dalı haline gelen binicilik, yüzlerce ülkede binlerce okul ve tesis sayesinde özellikle gençlerin ilgi odağı haline gelmiş durumda. Dört yılda bir düzenlenen olimpiyatlarda bireysel ve takım bazında at terbiyesi, atlama ve atlı dayanıklılık olmak üzere üç dalda yarışmalar düzenlenmektedir.

Türkiye’de biniciliğin gelişimi

Binicilik ise bir spor dalı olarak ilk kez 20. yüzyılın başlarında Osmanlı topraklarında tanınmaya başladı. Ne var ki, Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşlarının ardından atlarda görülen azalma nedeniyle ülkedeki diğer faaliyet alanlarında olduğu gibi binicilikte de bir duraklama dönemine girilmiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra tekrar binicilikle ilgili çalışmalara hız kazandırılmış, 1923’te Türkiye Binicilik Federasyonu kurulmuş, yurt dışındaki binicilik okullarına özellikle de Saumur Binicilik Okulu’na Türkiye’den öğrenciler gönderilmiştir. 1932 yılında Türkiye’nin Uluslararası Binicilik Federasyonu’na üye olarak kabul edilmesinin ardından uluslararası yarışmalara katılımımız artmıştır. Bu dönemde yetişen bu öğrenciler arasında Kılıç Tevfik ve Saim Polatkan gibi pek çok isim uluslararası yarışmalarda Türkiye’yi temsil etmişlerdir. Bu ekip Fransız çalıştırıcı Albert Taton ve Cevat Bilgişin’in öncülüğünde İkinci Dünya Savaşı’na kadar profesyonel bir şekilde çalışmalarına devam etmiştir.

1951’den 1990’lara kadar imkânsızlıklar, askeri darbeler ve diğer olumsuz etkenler nedeniyle tekrar duraklama dönemine giren binicilik sporu, modern özel binicilik tesislerinin artmasının ardından 2000’li yıllarda yaklaşık 20’nin üzerinde kulüp ile girerek yeniden canlanmıştır. Günümüzde 30’un üzerinde kulüp, 1500’e yakın lisanslı binici ve 700’ün üzerinde tescilli at ile engel atlama, at terbiyesi, üç günlük yarışma, pony ve atlı dayanıklılık disiplinlerinde yarışmalar yapılmakta, biniciler ise yıldızlar, gençler, genç yetişkinler, bayanlar, ustalar kategorilerinde yarışmaktadır.

Binicilik tekniği

Binicilik sporunda başarılı olabilmenin ilk ve en önemli şartı atları çok sevmenin yanı sıra azim ve devamlılıkla çalışmak.Öncelikle gerekli malzemeleri tanımak lazım. Binicilikte ata ait olan temel malzemeler eyer, başlık, kantarma, dizgin, göğüslük, keçe, üzengi, kolon, getr ve topukluk olarak sıralanabilir. Binici ise tok denilen koruyucu bir başlık, uygun bir çizme, dar ve elastik binici pantolonu, mahmuz, kamçı ve eldivenin yanında içinde kendisini rahat hissettiği uygun ceket, gömlek ve kravat gibi malzemelere sahiptir. Ata ani hareketler yapmadan yavaşça sol tarafından yaklaşılır ve binilir. Sol omuz atın sol tarafına gelecek şekilde binişe başlanır. Doğru oturuş binicilik sporunun en önemli tekniğidir. Bunun tek bir şekli olmasa bile genelde benzer yöntem takip edilmektedir. Oturuş yalnızca binicinin dengesinin sağlayan etken değil aynı zamanda atla iletişim kurmanın, ona çeşitli direktifleri vermenin de aracıdır. Bu iletişim aracının etkili kullanılabilmesi için çeşitli teknikler bulunur. Binici at ile olan iletişimini baldırlar, eller, oturuş ve sesi ile sağlar. Bunlara ‘yardım’ denilir. Mahmuz ve kamçı ise yardımlara ek olarak kullanılan araçlardır. Binicilikte yürüyüşün temel ilkesi, atın hangi tempo ile yürürse yürüsün adımlarının ve sıçramalarının eşit uzunluk ve eşit zamanda atılmasıdır. Binicilikte adeta, süratli ve dörtnal olmak üzere üç tür yürüyüş tekniği bulunmaktadır. Adeta, atın her ayağını farklı zamanlarda atması ilkesine dayanan dört zamanlı ve en yavaş yürüyüş şeklidir. Süratli ise iki zamanlı bir yürüyüş şeklidir ve at çapraz ayaklarını aynı zamanda atar. Dörtnal ise üç zamanlı ve en hızlı yürüyüş şeklidir.

Binicilik sporu son yıllarda büyük gelişim gösterdiğinden büyük şehirlerin hemen hepsinde bir kulüp bulmak mümkün. Şehrin gürültüsünden ve karmaşasından uzaklaşmak için iyi bir fırsat sayılabilir.

Benzer konular

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir