Zehirle yazılan tarihte yaşanan zehirli suikastlar

kultur1

Antik dönemlerde, Roma, Bizans, Avrupa ve Asya Krallıklarında birçok devlet adamının zehirli suikast sonucu öldürüldüğünü biliyor muydunuz? Neron’dan Sokrates’e, Napolyon’dan günümüze zehrin öldürücü dünyasına doğru, etkileyici bir yolculuğa çıkmaya hazır olun.

“Roma İmparatorluğu’nun ünlü kumandanı Skipion, Kartaca’ya hâkim bir tepeden çıra gibi tutuşan şehri seyrettiği vakit bir takım sesler duymaya başladı. Bu sesler ona zaferinden ötürü sevinmemesini, zira Roma’nın çok geçmeden korkunç bir sefahate dalacağını ve doğu memleketlerinden öğrendikleri kötülükleri kullanarak ahlaki bakımdan en aşağı seviyelere düşeceğini söylüyordu. Skipion bunları duyunca gözyaşı dökmeye başladı.”

Skipion ağlamakta haklıydı zira Romalılar çok geçmeden baş döndürücü bir süratle ahlaken çökmeye ve doğu memleketlerinden öğrendikleri sinsi yılanı, politik çıkarları uğruna kullanmaya başlamıştı. Zehir ilk imparatorların devrinde bile yaygın bir silah haline gelmiş, gelenek ayaklar altında çiğnenir olmuştu. Antik Yunan’dan kalma bir öğretiydi zehrin onurlu ve asil insanlara karşı kullanılmaması gerektiği…

Kayıtlarda “herhangi bir ayrım ve ılımlılık göstermeden canının çektiği herkesi öldüren” şeklinde anılan zulmüyle meşhur Neron zehir kullanmakta usta liderlerden biriydi. 13 Ekim 54’te Roma tahtına oturan Neron, 14 yıllık saltanatı boyunca nice insanların canına kıymaktan çekinmedi.

Sesini kababulduğu kişiler, Senato’da aleyhine konuşma yapan senatörler, servetini kıskandığı zengin tacirler veya bir şekilde sıcak bulmadığı insanlar günün birinde zehirlenerek ölüyordu. Bazı zamanlar sarayın bahçesinden siyahlar giymiş yüzü peçeli bir kadının aceleyle saraya girdiği görülür ve sonrasında mutlaka bir ölüm o geceye damga vururdu. Bu kadın Neron’a en kuvvetli zehirleri temin edip hazırlayan büyücüydü. Saraya istediği saatte girebilir ve kimseden izin almazdı. Çok defa Roma’nın ileri gelenleri mühim devlet işlerini görüşürken, Neron bu kadınla bir odada herhangi bir zehir hakkında mütalaa ederdi. Bu gizemli büyücünün adı Lüküstra’ydı. Halkın nefret ettiği bu kadından son defa bir iş istedi Neron. Kardeşi Britanniküs’ü zehirlemesi için kuvvetli bir karışım hazırlayacaktı. O gece bütün davetliler kendilerine sunulan şarabın tadına bakarken Britanniküs hiçbir şeyden şüphelenmiyordu. Zira kendinden önce bir köle şarabı tadıyor sonra misafirlerin kadehini dolduruyordu. Britanniküs içine ölümcül bir karışım atılan şaraptan ilk yudumu alır almaz kaskatı kesildi. Bir tek kelime söyleyemeden bütün misafirlerin gözü önünde birkaç saniye içinde can verdi. Neron ise kardeşinin neden öldüğünü anlamaya çalışıyor, sağa sola hekim getirmeleri için emirler yağdırıyordu. Sonunda Britanniküs’ün bir epilepsi nöbetiyle öldüğü halka duyurulacaktı.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir