Kartal yuvası: San

san

Yemen’de Tükriye’de sigara tüketimi gibi tüketilen bir madde mevcut. İnsanların Gad ismi verdikleri bir ağacın yapraklarını bütün gün boyunca ağızlarında çiğneyerek oluşturdukları bir tiryakilik bu. Gad derecesi oldukça hafif bir uyuşturucu gibi. Çocuğundan, kadınına, gencinden yaşlısına herkesin bir yanağı gözebatacak kadar şişik durumda. Gadla dolu ağızlar olduGkça ilginç görünüyor. Yabancısı olduğumuz bu duruş ilk görüşte çok itici geliyor.

‘‘Yemen türküsü’’, ‘‘Yemen illerinde Veysel Karani’’, ‘‘Yemen şehitleri’’… denilince çoğumuz duygulanır, değişik bir halet-i ruhiyeye gireriz. Bu duygular içerisinde Yetim Festivaline katılmak üzere THY ile San’a şehrine uçtuk.

San’a’ya indiğimizde Yemen’li yetkililer bizi kapıda karşılayıp VİP’e götürdüler. Orada aynı uçakta geldiğimiz Türkiye’den katılımcılarla tanıştık. Türkiye’nin uluslararası bir organizasyonda kalabalık bir grupla temsil edilmesi beni gururlandırdı. Bunu milli bir görev olarak addediyorum. Kapıda görevli Yemenli kardeşlerimiz yavaş çalışınca biz de VİP salonunda epey beklemek durumunda kaldık ve dolayısıyla otele epey gecikmeli geldik. Birinci gün: Islah Cemiyeti’nin organize ettiği Yetim Festivali’nin ilk gün proğramında konuşmacılar yetimle ilgili konuları işlediler. Günümüzde yetimlerle ilgili problemler, yetimleri topluma kazandırma …gündeme taşındı ve söz alan bazı misafirler de duygularını dile getirdi. Islah Cemiyeti’nin yirmibeşbin yetime baktığı ifade edildi. Akşam yemeğinden önce güzel ve serin bir mekanda yetim çocukların sunduğu kasideler, skeçler izlendi ve yetimler yararına yardım toplandı. İkinci gün; otelden Fuar alanına gidildi ve stantların ziyaretine geçildi.

Bu arada yetim çocuklar tarafından gösterilen taekwando gösterisi, resim elişi sergisi, gıda kermesi gezildi. Daha sonra da konuşmacılar Islah Cemiyeti’nin yetimler konusundaki faaliyetlerini aktardılar.

Üçüncü gün; Islah Cemiyeti’nin işlettiği Yetimler Yurdu’na gidildi. Proğrama Bakan, resmi yetkililer, öğretim görevlileri, yurt dışından gelen katılımcılar katıldı ve yetime bakmanın faziletlerini vurgulayan sunumlar, şiirler, tiyatro gösterisi yapıldı. Program bitiminde de yetimler yararına kullanılmak üzere yardım toplandı.

“Kimse Yok Mu Derneği”nin Yemen’de bulunan gönüllüsü bize rehberlik yaparak Yemen’le ilgili bilgiler verdi. Bu arada nefesimde daralma olduğunu, kalbimin sıkıştığını söylediğimde, rehberimiz rakımın 2300 metre olduğunu, rakımın yüksek olduğundan oksijenin az olduğunu, dolayısıyla bunun normal olduğunu, Yemen’e Türkiye’den yeni gelen arkadaşların halı saha maçı esnasında yığılıp kaldıklarını, nefes alamadıklarını ifade etti. Bu gönüllümüzle yaptığımız gezi sırasında aldığımız bilgileri de şöyle özetleyebiliriz:

Osmanlı burada 409 yıl kalmış ve bu süre zarfında 960.000 şehit vermiş. Yemenliler, bir kısmının dedesi de Türk olması nedeniyle Türklere ve Türkiye’ye karşı sempati duyuyorlar. Sıcak kanlı, güler yüzlü, sakin yapılı, nezaketli bu insanların damak zevkleri, örf ve adetleri bize çok yakın.

Yemen türküsü burada da meşhur, sadece sözlerinde bizim “Muştur” dediğimiz kelime burada “Huştur” diye kullanılıyor.

Sebebini sorduğumuzda, San’a Taiz arasında sarp dağların üzerinde yol üzerinde bir Osmanlı karakolunun ismi olduğunu öğreniyoruz. Karakoldan dereye birkaç kilometrelik dik yokuştan su almak için gidilirmiş ve bu geliş gidiş 6-7 saat sürermiş. Giden Osmanlı askeri techizatlı giyimli olduğu için açgözlü insanlar tarafından yolda öldürülüp malzemeleri alınırmış. Onun için gidenin gelmemesi sözü bu olaylara gönderme yapıyor.

‘‘Burası Huştur, yolu yokuştur, giden gelmiyor, acep ne iştir.’’

Osmanlı’dan kalma binalar halen sapasağlam ayakta duruyor, Hükümet binası ve müze olarak kullanılıyor. Görüşülen Yemenlilerden duyulan ecdadımız ve Türkiye ile ilgili hiçbir olumsuzluk yok. Hatta Osmanlı kayıtlarının bulunduğu her türlü arşiv müzede toparlanılmış korunuyor. Çarşılarda Osmanlılardan kalma tüfek ve techizatı görmek ve almak mümkün. Ama sınır dışına çıkış yasağı olduğundan sadece seyrediyoruz.

Örf ve adetlerine bağlı bir millet. ‘‘Cenbiye’’ denilen kamaları erkeklerin vazgeçilmez bir aksesuarı. Günlük giysilerinde bellerine takıyorlar. ‘Cellabiye’ denilen uzun entarilerin giyilmesi, Osmanlı’dan kaldığı söylenilen ‘peçe’nin yaygın olarak bayanlar tarafından kullanılması , eve ayakkabısız girilmesi, dikkatimizi çeken hususlardı. Sokaklarda gördüğümüz bayanların çoğunluğu tesettürlü ve bunların da ekseriyeti peçeli. Yemen’de ikinci veya üçüncü evlilik doğal karşılanmakta.

Yemen buhurun ve kokunun çok kullanıldığu bir ülke. Yemenliler tüccar bir millet, Malezya ve Endonezya’nın Yemen’li tacirler vesilesiyle Müslüman oldukları söyleniyor. Ayrıca Peygamberimizin hicretinde Medine’deki ensarın çoğunluğunu Yemenliler oluşturuyormuş. Osmanlı Batı, Kuzey Afrika, Balkanlara açılmış, Yemenliler de Hindistan, Endonezya ve okyanus adalarına açılmış, İslamı yaymıştır. Aç kalma korkusu olmayan bir millet. Genel itibariyle çok zayıflar. Obezlere nadirattan rast gelirsiniz. Bin’e yakın kabile var ülkede. Ülke Meclisi kabilelerin liderlerinden oluşan seçkin bir grup tarafından oluşmuş. Onuruna, özgürlüğüne de düşkün bir millet Yemenliler. Onun için dağ başlarında kendi hallerinde, özgürce yaşabilecekleri mekanlar oluşturmuşlar. Yerel dilde de Türkçe’den geçmiş kelimelere rastlanabiliyor. Halen Türk aileler lakapları ile anılıyor; ‘‘Mümtazgiller’’, ‘‘Paşagiller’’…gibi. San’a’da Üniversitede Türk Dili ve Edebiyatı bölümü açılmış. Türk Dili’ne ilgi büyük. Yemen’den Türkiye’ye giden çok miktarda işadamı olduğu söyleniyor. Arap dünyasında ‘Gümüş’ dizisinin yaygın olarak izlendiği söyleniyor.

Benzer konular

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir