Açığa çıkamayan potansiyelimiz: E-Ticaret

ekonomi

Gelişmiş ekonomilerde e-ticaretin toplam perakende sektörü içerisindeki payı yüzde 5.5 iken gelişmekte olan ülkelerde yüzde 3, seviyesinde bulunuyor.

Dünyada elektronik ticaret son hızla gelişirken veriler, Türkiye’nin e-ticarette dünya hızının oldukça gerisinde kaldığını gösteriyor. Gelişmiş ekonomilerde e-ticaretin toplam perakende sektörü içerisindeki payı yüzde 5.5 iken gelişmekte olan ülkelerde yüzde 3,5 seviyesinde bulunuyor. Ancak Türkiye’de bu oran halen yüzde 1,7’nin üzerine çıkabilmiş değil. Yani e-ticarette Türkiye, rakiplerinin iki kat gerisinde bulunuyor. Ülkemizin yurtiçine ve yurtdışına yönelik e-ticaret fırsatlarından hak ettiği şekilde yararlanarak rakiplerini yakalayabilmesi için sorunların üstesinden yeni bir bakış açısıyla gelmek gerekiyor

Ekonominin geleceğini ilgilendiriyor

Türkiye’nin dünya e-ticaret pazarındaki konumu hakkında özel sektör danışmanlık firmaları, dernekler ve devlet kuruluşları tarafından hazırlanan araştırma raporlarına göre, Türkiye e-ticarette dünyadaki gelişime ayak uyduramamış durumda. Avrupa, ABD gibi internet erişiminin yüzde 80’lerin üzerinde olduğu ekonomilere göre 3 kat gerideyiz. Bu belirli ölçüde kabul edilebilir olsa da halkın internete erişim oranı Türkiye gibi yüzde 45-55 civarında bulunan Brezilya, Meksika, Rusya gibi gelişen ekonomilerle kıyaslandığında Türkiye’nin e ticarette

bu ülkelerin iki kat gerisinde bulunuyor olması, küresel rekabetçilik anlamında ülke ekonomisinin geleceğini yakından ilgilendiren bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.

Brıcs’le rekabet için e-ticaret şart

Deloitte Araştırma ve Danışmanlık firması ve Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD) tarafından ortaklaşa hazırlanan “Türkiye’de E ticaret, Pazar Tanımlama ve 2013 Pazar Büyüklüğü Ölçümleme Çalışması” başlıklı rapora göre Türkiye’de e-ticaret pazarının büyüklüğü 14 milyar TL (6 milyar dolar) seviyesinde bulunuyor. Bu rakam, ülkemiz perakende büyüklüğünün yüzde 1,3’üne denk geliyor. Kalkınma Bakanlığı tarafından yapılan araştırmaya göre ise e-ticaretin büyüklüğü yüzde 1,7 düzeyinde. Aynı kriterler Çin, Polonya, Brezilya, Rusya ve Hindistan’dan oluşan 5 gelişen ekonomiye uyarlandığında, veriler bize bu 5 ülkedeki ortalama e-ticaret oranının bu ülkelerin toplam perakende sektörleri içindeki payının yüzde 3,5’una karşılık geldiğini gösteriyor.

Ekonomide vites yükseltir

Eğer bir yargıya varılması gerekiyorsa bu durum, gelişmiş ve gelişen ekonomiler e-ticaret pastasındaki paylarını hızla büyütürken Türkiye’nin bu pazarda yeterince büyüyemediğini gösteriyor. Ülke ekonomisinin son 10 yılda hem iç pazara hem de dış pazara dönük olarak sanayide, ihracatta ve markalaşmada elde ettiği başarılarda elektronik ticaretin payının düşük kalması, beraberinde bazı fırsatları ve tehditleri de getiriyor. Siyasi ve ekonomik istikrara bağlı olarak yılda 160 milyar dolarlık önemli bir ihracat potansiyeline ulaşılmasının neredeyse tamamen geleneksel satış yöntemleriyle gerçekleştiğini not etmeliyiz. 2023 hedeflerinin konuşulduğu bu dönemde, yerli üreticilerimizin ve markalarımızın yeni pazarlara ulaşabilmesi, 500 milyar dolarlık ihracat hedefinin yakalanabilmesi için e-ticaretin muazzam bir kaldıraç olacağı artık fark edilmelidir. Güçlü bir üretim ve kalite altyapısına dayanan yerli markalarımızın, e-ticaret kaldıracını kullanarak yurtdışına yayılabilmesinin önünü açmak, Türkiye’yi dünyada ilk 10 ekonomi arasına taşıyacak fırsatlar içeriyor.

En çekici 9. pazar Türkiye

Uluslararası yönetim danışmanlığı firması AT Kearney’in 2012 yılında yaptığı Küresel E-ticaret Endeksine göre Türkiye online Pazar çekiciliği sıralamasında gelişen ekonomiler arasında 9. sırada yer almıştır. Birinci sırada Çin’in yer aldığı listede sırasıyla, Brezilya, Rusya, Şili, Meksika, BAE, Malezya, Uruguay ve Türkiye

bulunmaktadır. 37 milyon internet kullanıcısı bulunan Türkiye, yaygın ADSL ve 3G ağı sayesinde online altyapı gelişmişliği bakımından bu ülkeler arasında 3. sırada yer almasına rağmen, elektronik ticaret potansiyelini yeterince kullanamadığı için online çekicilik sıralamasında Brezilya, Meksika, Uruguay ve Şili gibi görece kolay rakiplerin gerisine düştüğü gözleniyor.

Çin dünyaya e-ticaretle açıldı

Alibaba’nın kuruluş felsefesine bakıldığında, bu şirketin aslında Çin’in devasa üretim gücünün açığa çıkardığı ürünleri tüm dünyaya pazarlamayı amaçlayan bir devlet projesi olduğu açıkça görülmektedir. Alibaba, on binlerce Çin’li imalatçının tek başlarına asla gerçekleştiremeyecekleri küresel pazarlama işini, onları tek çatı altında toplayarak kolaylaştıran bir pazarlama mekanizmasıdır. Çin devletinin en güçlü ekonomik silahı olarak kendi ülkesinin gelişimine muazzam bir katkı sağlamakta. Çin 2013’te dünya e-ticaret satışları hacminin 890 milyar dolara denk gelen yüzde 35’ini tek başına gerçekleştirdi. Birkaç ay önce hisse senetleri halka arz edilen Alibaba, geçen Cuma itibariyle 263 milyar dolarlık piyasa değerine ulaşarak, ABD’nin meşhur perakende devi Walmart’ın piyasa değerini (251 milyar dolar) aşmış bulunuyor. Türkiye’de e-ticaretten satış pazarının yıllık ortalama büyüme hızı yüzde 15-17 seviyelerinde iken Çin’de bu oran yüzde 28. Yani Çin e-ticarette Türkiye’nin iki katı hızla büyüyor.

Alibaba mı, Türkbaba mı?

Son aylarda, ekonomik gücümüzün temel direği olan yerli imalat işletmelerimizin devlet katkısıyla (üyeliğin yüzde 70’inin devlet tarafından ödenmesi) Alibaba’ya üye yapılmaya teşvik edildiğine tanık olmaktayız. Ürünlerini Alibaba platformunda pazarlamak isteyen yerli üreticilerimizin, aynı yerde satış yapan Çin’li üreticilerle fiyat rekabetine girişmesi mevcut dünya şartlarında mümkün değildir. Çünkü Çin’deki hammadde ve işçilik maliyetleri tartışılmaz şekilde Türk üreticilerin aleyhinedir. Alibaba’da yer alacak üreticilerimiz bazı önemli fırsatlara sahip olmakla beraber iki önemli tehditle karşı karşıya kalacaktır:

  1. Çin’li rakipleriyle mücadele ederken fiyattan taviz vererek kârlılıkların erimesi,
  2.  Fiyat rekabetini sağlamak amacıyla kaliteden ödün verilmesi neticesinde, daha önce Avrupa gibi gelişmiş pazarlarda kaliteye bağlı olarak kazanılan avantajların kaybedilmesi.

Türkiye, üretimde Çin’li üreticilere mi yakınsayacak, yoksa gelişmiş ekonomilerin yüksek kaliteli üretim altyapısını mı kendine örnek alacak? Bu sorunun cevabı elbette ikinci şık olmalıdır. Devlet, sınırlı kaynaklarını, esasında Çin’li üreticilere hizmet eden Alibaba’ya üyelik için mi harcamalı, yoksa yüksek kaliteli iç imalatı tüm dünyaya pazarlayacak yeni yerli e-pazaryerleri (marketplaces) kurulmasına öncülük ederek mi kullanmalı? Alibaba’nın dayanılmaz cazibesi yakından takip edilirken, küresel rekabette iddialı hedefleri bulunan Türkiye’nin, özel sektördeki babayiğit girişimcileriyle kendi ‘Türkbaba’sını kurması kaçınılmaz hale gelmiştir.

Yararlanılan kaynaklar:

  1. Alibaba Group Holding Report, October 29th 2014, Morgan Stanley Research Asia Pacific.
  2. China Internet, eCommerce: China’s Consumption Growth Engine Report, October 29th 2014, Morgan Stanley Research Asia Pacific.
  3.  Dijital Pazarın Odak Noktası E-ticaret, Sina Afra, TÜSİAD, Haziran 2014.
  4. Türkiye’de E-ticaret, Deloitte, TÜBİSAD, Haziran 2014.
  5. Dünyada ve Türkiye’de E-ticaret sektörü, İşbank İktisadi Araştırmalar, Nisan 2013.

Benzer konular

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir