20 yıl sonra umutlarımız, bugünkü kadar renkli olur mu?

1368_5

Chıldren Of Men – Son Umut

Yönetmen: Alfonso Cuaròn
Oyuncular: Clive Owen, Julianne Moore, Michael Caine
Yapım: İngiltere, Kanada, ABD, 2006

“Seattle kuşatmasının 1000. günü. Müslüman toplum, camilerdeki işgalin sonlandırılmasını talep ediyor. Ulusal güvenlik kanunu onaylandı. 8 yıldan sonra İngiliz sınırlarını tekrar kapanacak ve yasa dışı göçmenlerin sınır dışı işlemleri devam edecek.”

Londra’da terör eylemleri gündelik hayatın bir parçası haline gelmiştir. Filmin baş kahramanı olan Th eo (Clive Owen), fi lmin ilk sahnesinde, terör eylemi gibi gösterilen bir patlamadan son anda kurtulur. Eski arkadaşı Jasper (Micheal Caine), bunun bir terör eylemi olmadığını, hükümetin gerçekleştirdiğini ve ne zaman bir politikacının başı derde girse, bir yerlerde bomba patladığını söyleyerek kendi inançsız ve umutsuz durumlarını görmemizi sağlar. Jasper yine bu konuşmada, kendi ülkelerinden kaçarak İngiltere’ye sığınmış fakir ve çaresiz mültecilerin, hükümet tarafından ‘hamam böcekleri’ gibi avlandığını söyleyerek, durumun çirkinliğini vurgular…

Hoyratça kirletilmiş doğa, kaybedilmiş düzen, ve yıllardır bebek doğmaması, insanların umutlarını tamamen kaybetmelerine sebep olur. Bilim hiç olmadığı kadar çaresiz ve dünya hiç olmadığı kadar kaos içindedir. İnsanlık, yok olmanın sancılı sürecine girmiş ve artık hükümetler, intihar eylemlerini destekler hale gelmiştir. İntihar haplarının, bir marka estetiği ile TV de reklamları yapılır ve teşvik edilir. Umut yoktur. İnanç tükenmiştir. Kimileri tarafından, Tanrı’nın bir cezası olarak görülen bu durum karşısında herkes bir mucize beklemektedir.

Yönetmen Alfonso Cuaròn, anlattığı bu karanlık ve kaotik bilim kurgusal dünyada, gözden kaçırılmayacak şekilde günümüz insanlarının yaşadığı sorunlara da fi lminde yer veriyor. Kirlenen doğa, baskıcı ve tek merkezli yönetimler, gitgide artan mülteci sorunları ve anlam kaybına uğramış insanlık, bugüne de ait olan ve fi lmde özellikle vurgulanan konular. Senaryosunun, P.D. James’in 1993 yılında yayınlanmış romanından uyarlandığı Children of Men, bu konuların geleceğin dünyasında, cok daha korkunç bir şekilde varolduğunu anlatıyor.

İzlediğimiz bu karamsar tabloya rağmen yönetmen, umudumuzu kaybetmemize izin vermiyor. Tanrı’nın bir mucizesi olarak gösterilen bir bebegin, insanlara tekrar umut verdiğini, yaşamı yeniden anlamlı kıldığını gösteriyor.

Kurgusal gelecek yerine ilkel gerçeklik

Gelecekte geçiyor olmasına rağmen filmde gerçekci olmayan hiç bir öğeye rastlayamıyoruz. Alışılmışın aksine bilim- kurgu fi lmlerinde gördüğümüz bol efektli ve simulativ sahnelerle karşılaşmıyor, bunun yerine ilkelleşen insanlığı en gerçek haliyle izliyoruz.

Yönetmenin ustaca olan teknik anlatımı, filmi özel kılan unsurlardan biri. Alfonso Cuaròn, kendine özgü tarzını sergilemekten geri durmuyor. Kesintisiz kamera çekimleri ile izleyenleri filmin içine dahil ediyor ve izlerken kendimizi fi lmin içinde hissetmemizi sağlıyor.

Özellikle, otoyolda baskına uğrayan arabanın olduğu ve İngiliz askerler ile mültecilerin çatıştığı tek çekimlik sahneler, yönetmenin aktuel kamerasıyla birlikte muazzam bir hal alıyor. Görüntü ve sanat yönetmenliğinin de neredeyse kusursuz olduğu fi lm, hikayeyi gölgelemeyen teknik gücüyle, izleyenleri bu gerilimli sahnelerin içine çekiyor.

Karamsar ancak gerçekci bir film olan Cuaron’ın Children of Men’i, gerek verdiği mesajlar gerekse bunları söyleme biçimi ve estetiği ile, son dönemlerin en iyi filmlerinden biri olarak izlenmeyi hak ediyor.

Benzer konular

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir