Charlıe Hebdo’da yapılan sanat değil!

charleihebdo

Fransa’da yaşanan kanlı olayın ardından gözler yine karikatüre çevrildi. Medya kanlı olayın hemen ardından İslam’ı ve Müslümanları suçlayan yayınlar yapmaya başladı. Türkiye’de bir gazete, peygamber efendimizin karikatürlerinin yayımlanmasına müsaade etti. Tüm bunlar yaşanırken, sanatı kendine siper edinip ideolojik çıkarları peşinde kullananlar hep kendini gizlemeyi başardı.Ömrünü çizgilere vermiş bir düşünür, sanatkâr Hasan Aycın bize hayatı anlamlandırmamızda ve yaşanan kirli oyunları deşifre etmemizde işimize yarayacak bilgiler veriyor.

Hasan Aycın karikatürü nasıl tanımlıyor? Yakın zamanda meydana gelen Charlie Hebdo olayından başlarsak Charlie’nin bakış açsı ile Aycın’ın bakışında ne gibi farklılıklar var?

Bir önceki karikatür krizinde olduğu gibi bu olayda da ben karikatürleri görmek istemedim. Görebildiğim kadarıyla onlar ne karikatür ne de sanatla uzaktan yakından bir alakası var. Buna olsa olsa küfür diyebiliriz. Bu zaviyeden konuşulacak bir yanı yok. Saldıran, küfreden bir tavır var. Hiçbir Müslüman kendi değerlerine, inandığı değerlere saldırılmasını hoş karşılamaz.

Cumhuriyet gazetesinin bunları alıp yayınlamasını nasıl değerlendirdiniz? 

Kadim bir hikâye vardır. İbrahim a.s. ateşe atılacağı zaman gökte bir karakuş bir de beyaz kuş vardır. Birinin gagasında su diğerininkinde ise çalı vardır. Biri der ki, ben Nemrudun ateşine çöp taşıyorum. Öteki de ben de ateşi söndürmek için bir damla su taşıyorum der. İkisi de bilirler ki ne o damla su ateşi söndürecektir ne de o çöp ateşe bir şey katacaktır. Cumhuriyet gazetesi de burada safını belli etmiş oldu.

Biz Müslümanız. Bu ülkede herkes Müslüman ise bizim bu işe bir bakışımız olması lazım. Bu işi yapanların Müslüman kimliği ile yapıyor olması gerekir. Beni kimlik sahibi kılan değerler İslami değerler ise o zaman ben öncelikle karikatürün Batı menşeli anlamını kabul edemem. Böyle bir durumda karikatürün iç dinamiğini değiştirip kendimden kılmak zorundayım. İslam insanın aziz olduğu söylüyor ise, muhterem olduğunu kabul ediyorsak alay edemeyiz, aşağılayamayız, saldırgan bir dil kullanamayız. İnandığı değerlerini de aşağılayamayız.

Biz böyle yapmaz isek yaptığımız iş bizi kendinden kılar. O yüzden Charlie’de yapılan bana göre bir sanat değildi. Cumhuriyet gazetesinin de olayı böyle bir şekilde gündeme taşımasını doğru bulmadım.

Neden çizerek eleştirmeyi insan ister?

Görsel bir dil çünkü. Görsel olan kendini pat diye ortaya koyar. Kolay anlaşılır, kolay yakalanır. Bir diğer şey ise dünyanın bütün dillerinin üstünde ortak bir dildir görsel dil. Hiçbir dile tercüme ihtiyacı hissetmezsiniz. Yazı ile mukayyet olan ne var ise onu muhakkak tercüme etmek zorundasınız. Çizgi ise bundan aridir.Charlie ile aynı çizgide olduğunu söyleyen çizerle ben aynı çizgide buluşamam. Aynı dilin temsilcisi olmaktan hayâ ederim.

İlk çizdiğiniz çizgiyi hatırlıyor musunuz?

Tabi hatırlıyorum. 3 Şubat 1978 yeni devir gazetesinde yayınlanan çizgidir. Dünyayı yer küre şeklinde yuvarlayan iki pislik böceği. O zamanlar Sovyetler ve Amerika eksenli Batı vardı. Yani komünizm ve Amerikanizm vardı. Ben bu ikilinin yer küreyi yuvarladığını çizdim.

Çizgi için bir eğitim aldınız mı?

Hayır almadım. Bu nasıl olur diyecek olursanız, biz insan olurken eğitime ihtiyaç hissetmiyoruz. Yokluk sahnesinden varlık sahnesine gelirken… Seçmediğimiz herhangi bir şey olabilirdik hiçbir şey olabileceğimiz gibi…

Olduk, insan olduk. İnsan hayatı boyunca aslında kendi kodlarını keşfediyor. Kendi hakikatine ulaşıyor ve açıyor, açıyor. Benim yaratılışımda bu Allah vergisi meleke olmasaydı dünyanın bütün karikatür üstatlarını bana hoca yapsaydınız benden bir şey olmazdı. Eğitim kolaylaştıran bir şeydir. Aynı zamanda sınırlar, dondurur. Eğitim bazen sizi bir başkası da kılabilir.

Cemal Nadir, Cumhuriyet dönemi karikatür ustasıdır. İşsiz kalmıştır. Memlekette o zaman güzel sanatlar var. O zaman da güzel sanatların reisi Çalılı İbrahim’dir. Cemal Nadir’i fakülteye almazlar. Sonrasında Cemal Nadir bildiğimiz Cemal Nadir olur. Bir gün bir baloda karşılaşmak zorunda kalırlar. Çalılı İbrahimle konuşmaları da gerekir. O sırada Çalılı İbrahim zamanında okula almadığı Cemal Nadir’e döner ve der ki; Ya üstat, seni iyi ki güzel sanatlara almamışız yoksa memleket büyük bir sanatkârdan olacaktı!”

Sınırlar eğitim, kalıplara sokar. Siz bir yerde hoca iseniz, sizin kendi kalıplarınız vardır yahut benimsediğiniz kalıplar. Onu öğrencilerinizden o kalıplara girmesini beklersiniz. Onların yeteneklerini kabiliyetlerini sınırlarsınız. Doğal olan da budur. Yanlış mıdır? Doğal olan doğru mudur? Ben bunun tartışmasına da girmek istemiyorum.

Başka bir konuya geçmek istiyorum. Sizin çizgilerinizi izlediğimde aynı zamanda bir psikolojik vakıa olduğunu görüyoruz. Siz insan psikolojisine nasıl bu kadar hâkim çizgiler çizebiliyorsunuz?

Mesele şu, artık yaşı altmışa gelmiş biri olarak bunu daha rahat söyleyebiliyorum. Benim bütün çabam aslında kendi sırrımın peşinde olmakla ilgili. Bütün tanımlamaları tanımlama ihtiyacı hissediyor insan. Bütün anlamları anlamlandırmak… Yani sınırlı olan ne var ise, her canlıyı kuşatan ne kadar sınır var ise,zamanın sınırı, mekânın sınırı, kelimelerin sınırı, bütün bunları sembollerle, simgelerle anlamanın bir yola dönüşmesidir bir anlamda çizgi. Ben kendi içimde ve dışında yolculuklar yapan yolcudan başkası değilim. Zaman benim için, mekân benim için. Çünkü kendimi konumlayabilmem için buna ihtiyacım var. Bu yüzyılda, bu yılda, bu ayda, bugünde, bu saatte, bu dakikada, bu anda, şimdi buradayım. Ve seninle birlikteyiz. Burası neresi? Burası evrende uzayda, dünyada, bu ülkede, bu şehirde, bu semtte, bu adresteyiz… Şimdi bu zaman ve bu mekândayız. Her şey böyle başlıyor. Bir önceki mekân ve zamanda değilim. Benden önce burada başkaları vardı.

Bütün İnsanlık Benden Önce Tam Buradaydı!

Bütün insanlık benden önce tam buradaydı! Hz. Âdem’in ayak izleri de buradaydı. Kimse başka bir yerde aramasın. Bütün peygamberler buraya geldi. Katiller, caniler, fahişeler hepsi burada yaşadı. Öyleyse ben neden buradayım? Çünkü imtihan ediliyorum. Peki, niçin imtihan ediliyorum?

Çünkü buradan başka bir yere bir gidiş var. Hep burada değildik, buraya sonradan geldik. Madem geldik buradan da bir yere gideceğiz. Bütün mesele geldiğim yere dönebilecek miyim? Dönemeyecek miyim? Ben kendime bunları söylüyorum ve kendim üstümden bütün insanlığa bunları söylüyorum.

Bu sözlerimde kendinden bir karşılık bulan insanlar aslında kendilerini buluyor. Acısıyla tatlısıyla bu benim gerçeğimdir.

Bunu da anlamak uzun bir zaman gerektiriyor değil mi?

Pek tabii. Ben kırk yaşında ölseydim. Benle yaşıt ve erken yaşta ölen arkadaşlarım var. Hemen bir tanesi rahmetli Ramazan Dikmen, Cahit Abi ellisine gelmeden öldü… Bu kadar yaşadığınızda bu tecrübeyi anlama ve anlatma fırsatınız oluyor demek ki.

İlk albümünüzü İsmet Özel mi çıkarmıştı?

Evet. Bu biraz cümbür cemaat bir işti. Biz bu mahallede çok fazla ilgili ve alakalı insan yoktu. Ben de onlardan biriydim diyelim. Bazı kişiler benim yaptığım işi benden önce altını çizdiler. Rahmetli Cahit Zarifoğlu mesela. Hatta Zarifoğlu bana müşterek bir kitap çıkartmayı teklif etmişti. Hazırlayamadık ama. Diğer İsmet Özel’dir. İsmet abi benden ilk albüm çıkartmamı isteyen kişidir. İlk albümüm de onun editörlüğünde çıktı. Yaptıklarımı izleyip takip eden örneğin Mehmed Zahid Efendi bile beni bu konuda teşvik edici oldu.Hayatımda beni zorlayan üç olay vardır. Biri çizgi-resimdir. Diğeri sigaradır. Sigaradan kurtuldum. Fakat karikatürden kurtulamadım.

Karikatür Konusunda hiç teşvik edici olmadım!

Karikatür konusunda hiç teşvik edici olmadım. Herkes kendisi seçsin istedim. Kendi karar verip seçtikten sonra benim yardımcı olmam gereken bir nokta varsa o zaman oldum. Kimseyi buraya çekmeyeyim anlayışına hala sahibim. Bir taraftan bu yaptığım şeyin İslam’da karşılığı nedir diye çok araştırdım. Kamuoyuna baktığınız zaman cevaz olmadığını görüsünüz. Tasvir yasak. Rahmetli annem benim ilk figürümü gördüğü zaman bana: Oğlum Allah yarın bu çizdiklerine can ver dediği zaman ne yapacaksın? Demişti. O yüzden ben hep derim, benim ilk hocam annem olmuştur.

Hala bu soru ile karşılaşabileceğinizi düşünüyor musunuz? Karşılaşırsanız ne diyeceksiniz?

Düşünüyorum evet ve karşılaşırsam da iyi olur. Hala ben çizgiyi temkinle yapmak zorundayım. Bu işi temkinle yapmak gerektiği hususunu savunmak durumundayım. Aklımıza geleni çizemeyiz. Çünkü bu bizim amelimizdir. Amel defterimiz yaptıklarımızla oluşur. İnsan nisyan ile malüldür. Allah her yarattığıkuluna iki tane kâtip vermiştir. Her yaptığımızı da kaydediyorlar. Biz yüzümüzü ak edecek işler yapmak durumundayız. Ben bu işi yaparken Allah’ın benim elimden Müslümanların yüzünü ak edecek işler yapmayı nasip etmesi için dua etmek zorundayım.

Öldürülen Filistinli karikatürist vardı. Naci El-Ali… Siz de yaptığınız iş için bu tür şeylerle karşılaştığınız oldu mu? Veya eleştirileriniz için hiç endişelendiniz mi?

Bana burada biri demişti ki, hiç kötü adam yaralamayı düşündün mü? Ben düşünmedim. Düşünebilecek fıtratta bir insan da değilim. Ben ihyadan yana bir anlayışın temsilcisi olmak zorundayım. Islahtan yana bir anlayışı temsil etmek zorundayım. İtlaftan ve yok etmekten Allah korusun.

Bana ulaşmış hiçbir tehdit olmadı bugüne kadar. Olur mu? Allah esirgesin saklasın derim. Aklımdan zaman zaman geçer. Fakat ben bir çizgiyi çizersem yanlış yaptığımı hissedersem onu çizmem. Hatta benim bir çizgimi kullanacaksanız bunun bir hukuku şudur: Bunun ederi TL ya da dolar olarak şudur değil! Bunun hukuku şöyledir: Ben bu çizgiyi hangi ilkeler doğrultusunda yaptı idiysem benim ilkelerime ters düşmeyecek bir şekilde bunu yayınlayın!

Naci el-Ali’nin şehadetine, davası uğrunda ölen bir adam olarak baktım hep. Onun bir yeteneği vardı. Dünyanın birçok çizerinin imreneceği bir çizerlik hayatı oldu. Bu insan o yeteneğini ülküsü uğrunda kullandı. Onun dışında hiçbir şey çizmedi. Bugün yeryüzünde Filistin davası diye onurlu bir dava varsa bu davanın çizgisiyle öncülerinden olmuş bir insandan bahsediyoruz. O uğurda şehit olan kimler varsa Naci El-Ali’yi onlardan ayıramazsınız

Benzer konular

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir