Hayal güzelliğinin el dokusuyla sanata dönüşmesi : Telkari

telkari

Başta gümüş olmak üzere, altın ya da diğer madenlerin yüzyıllardır dantel gibi işlendiği telkari sanatı, ülkemizdeki hemen her el sanatı gibi hayatta kalma savaşı veriyor. Kuyumculuk sektöründeki endüstrileşmeyle varlık alanı giderek daralan telkari, yetenekli ustaların elinde bugüne kadar geldi. Midyat, Beypazarı ve Trabzon, telkari sanatının yaşatıldığı merkezler olarak dikkati çekiyor.

Telkari kelimesinin etimolojisi hakkında farklı görüşler var. Bazıları Ermenice ‘iplik’ anlamına gelen ‘tel’ ile Farsça ‘işçilik’ anlamına gelen ‘kari’ kelimelerinden oluştuğunu; bazıları ise Orta Asya dillerinde altın anlamına gelen ‘tilla’ ile yine ‘kari’nin birleşiminden oluştuğunu savunuyor. Ancak genel olarak bakıldığında telkari tel ile yapılan sanat anlamına geliyor. Fakat tel ile yapılan her sanatsal çalışma telkari diye isimlendirilmiyor elbette. Mesela ağaç üzerine yollar açıp içine döverek tel gömme işinin de telkari olduğu sanılmaktadır; oysa bunun adı ’tenzil’ sanatıdır. Bu ayrımı yaptıktan sonra telkariye aynı zamanda ‘vav işi’ denildiğini de belirtmemiz gerekiyor. Bunun nedeni Arap alfabesindeki vav harfinin telkari uygulamalarında sıkça kullanılıyor olması. Ayrıca bu sanata çift işi diyenler de vardır. Bu ismin kaynağı ise, işin yapımı sırasında parçaların teker teker bir araya getirilmesinde kullanılan, cımbıza benzer ancak ucu daha ince olan ve ’çift’ olarak isimlendirilen alettir. Bu iki isim de genellikle sanatkârlar arasında kullanılır.

Telkarinin tarihini çok eskilere götürmek mümkündür. Geçmişi 5 bin yıl öncesine kadar dayanan altının gizemli yolculuğu, kuyum ustalarının hünerli ellerinde şekil bulan el sanatlarıyla hayat buluyor. Bu kuyumculuk sanatlarından biri de telkari. Deyim yerindeyse saç teli inceliğindeki altın ve gümüş tellerle yapılan el dokuması bu iş. Ustaların ellerinde şekilden şekle giren takılar, insanı adeta Binbir Gece masalarına alıp götürür. Telkari tekniğinin işlendiği ürünlerde göze çarpan sanat inceliği, insanı tarihin karanlıklarından günümüze bir sanat yolculuğuna çıkarıyor. Sanat işlemeciliğinde tel, ne kadar ince olursa takının değeri de o kadar artar. İncecik, dantelvari işlemecilik sanatı olan telkarinin tarihi geçmişi de oldukça eskiye dayanıyor. Melleart’ın bilimsel araştırmalarının bulguları referans alınarak geliştirilen tezlere göre, maden sanatının ilk adresi Anadolu’dur. 8000 yıldan uzun bir tarihe sahip olan Çatalhöyük’te yapılan arkeolojik kazılarda çıkarılan bakır ve kurşundan yapılmış süs eşyaları da bu tezi kuvvetlendirmektedir. Geleneksel Türk maden sanatına ait altın, gümüş, bakır, pirinç ve tunç objeler Selçuklu ve Osmanlı ustaların eserleridir. Malzeme olarak daha ziyade altın ve gümüşün kullanıldığı kuyum sanatı, Türk maden işçiliğinde ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Arkeolojik kazılardan elde edilen bulgulara göre, telkari tekniğinin M.Ö. 3000 yılından beri Mezopotamya’da M.Ö. 2500’den bu yana da Anadolu’da kullanıldığı anlaşılmaktadır. Telkarinin asıl merkezinin 12. yüzyılda Musul olduğu, bu sanatın Musul’dan Suriye’ye, oradan da Anadolu’ya geçtiği ileri sürülmektedir. Telkari yapımının 15. yüzyıldan bu yana ise Türkler arasında da yaygın olduğu, özellikle de Güneydoğu Anadolu’da çok geliştiği bilinmektedir.

Pek çok geleneksel sanat dalında söz konusu olduğu üzere, telkaride de sanatkâr işinde kullanacağı her türlü malzemeyi kendisi yapmak zorundadır. Başka bir ifadeyle usta, telkaride kullanacağı telleri kendi atölyesinde ham maddeden elde etmek durumundadır. Bu durumda telin yapımı telkari sanatının bir parçası olarak üzerinde durulması gereken bir konudur.

Bir ocakta pota içerisinde eritilen maden –ki bu genellikle gümüş bazen de altın ya da diğer madenlerdir- çubuk haline getirilmek için kalıba dökülür. Yapılacak işin şekline göre çubuk döküm, üzerinde genişten dara doğru delikleri olan çelikten yapılmış haddeden geçirilir. Haddeden geçirme işlemi zor ve zaman alıcıdır. Hadde sağlam bir yerde sabitlenmek zorundadır. Haddenin geniş tarafından sokulan tel, öteki ucundan çekilirken uzar ve aynı zamanda incelir. Maden, bu tekrarlar sırasında sertleşir; sertleştikçe kor haline gelinceye kadar ateşte bekletilerek tavlanır, daha sonra haddeden kolay geçsin diye balmumuna daldırılır. Haddeden çekmek için özel penseler kullanılmaktadır. Haddeden çeken usta beline manda derisinden yapılmış, üzerinde madeni halkalar olan kalın bir kuşak bağlar.

Telkari sanatı ile sigara ağızlıklarından, tütün kutusundan, fincan zarflarından tutun da çeşitli tepsiler, kemerler, tepelikler ve aynalara kadar pek çok uygulama yapılmaktadır.

Kol gücünün yetmediği ve telin uzadığı zamanlar telin ucunu belindeki derinin madeni halkalarına takar ve beden gücünü de kullanarak işi sona erdirir. Bu yorucu çalışma, kalınlığı aşağı yukarı 0.5 cm olan gümüş çubuk 1 mm’lik ince bir tel haline gelinceye kadar sürer.

Her telkari işi iki ana kısımdan meydana gelmiştir. Birincisi işin ana iskeleti olan ’muntaç’ (kılavuz); ikincisi de muntaç içine yerleştirilmiş vav, kake, dudey, gül, tırtıl, güverse vb. isimlerle anılan her biri farklı biçimlerde yapılmış motiflerdir. Çalışmaya önce muntaç yapımıyla, yani ana iskelet kurularak başlanır. Muntaçın tel kalınlığı motiflerin tel kalınlığının iki katıdır. Muntaçtan soma ara boşluklar teker teker büyük bir titizlik ve sabır ile doldurulur. Bütün bu çalışmalar, ceviz ağacından kesilmiş düz yüzeyli bir levha üzerinde yapılır. Bu ceviz levha, üst yüzü yakılarak yağı alındıktan soma, ağır demir levhalar altında iki-üç gün bekletilerek kullanılacak hale getirilir. Son zamanlarda, ceviz levha yerine iletken özellikleri zayıf, yanmaz amyant levhalar da kullanılmaktadır. Bazı kaynaklar, ana iskeletin kurulmasında tellerin ’lehim’le birleştirildiğinden söz ederler. Bu bütünüyle yanlıştır. Çünkü bir gümüş işine lehim değdi mi, o iş hurdaya atılır. Lehim gümüşü çürütür. Gümüş tellerin birleştirilmesinde kullanılması gereken yöntem kaynak yapmaktır. Milimetrik tellerin kaynak yapılması çok güçtür. Çünkü ısı biraz fazla kaçırılırsa telin kendisi erir. Dolayısıyla bu çalışma büyük titizlik, ustalık ve sabır ister. Bunun için önce, ayarı belli bir ölçüde düşürülen gümüş, eğelenerek küçük tanecikler halinde bir güderi parçası içine toplanır. Eğelenmiş gümüş bir kaba konur ve içerisine toz boraks katılır. Suya daldırıldıktan soma amyant üzerine yerleştirilen ana iskeletin her bir parçası bu gümüş-boraks karışımı ile kaynak yapılarak birleştirilir. İskeletin yapımından sonra motif yerleştirme işi, aynı şekilde kaynak yöntemiyle devam eder. Ancak motif yapımı uzun zaman alır. Bu yapım sırasında da büyük bir titizlik gereklidir.

Telkari sanatı ile pek çok uygulamalar yapılabilmektedir. Söz gelişi sigara ağızlıklarından, tütün kutusundan, fincan zarflarından tutun da çeşitli tepsiler, kemerler, tepelikler, aynalar hep telkari tekniği ile yapılmışlardır.

Yurdumuzda en önemli telkari merkezi Mardin’in Midyat ilçesi olmuştur. Midyat işleri son derece zarif ve kıymetli olarak nitelendirilir. Bunun yanı sıra Beypazarı ve Trabzon’u da saymak gerekir

Yurdumuzda ise en önemli telkari merkezi Mardin’in Midyat ilçesi olmuştur. Midyat işleri son derece zarif ve kıymetli olarak nitelendirilir. Öyle ki Mardin ve Midyat ilçesi, telkarinin doğup büyüdüğü yer olarak dahi hafızalarda yerini çoktan kazımış durumda. Sayıları bugün bir elin parmaklarını geçmeyen ustalar, telkariyi yaşatmak ve geleceğe taşımak için çalışmalarını sürdürürken, devlet imkânlarının da kendileri için seferber edildiği görülüyor. Bugün, telkari sanatının sürekliliğini sağlamak için ilde genç ustalar tarafından işlenen telkarilerin Avrupa’daki moda evlerine kadar götürülmesi planlanıyor. Böylece geleneksel el sanatı, broşür dağıtımından uluslararası fuarlara kadar birçok hizmetten faydalanmış olacak. Bugün el kalemi ile parlatma işlemi Mardinli ustaların bir geleneği olarak devam etmektedir.

Bunun yanı sıra telkarinin daha geniş kesimlerce uygulanabilmesi için çeşitli çalışmalar da yürütülmektedir. Geçtiğimiz aylardan itibaren Midyat ilçesinde ‘Ortak Akıl Örgütlenmesinde Midyatlı Kadınlar’ projesi kapsamında, kadınlara telkari gümüş işlemeciliğinin öğretildiği faaliyetlere başlandı. AB’nin de desteklediği projede özellikle Söğütlü, Çavuşlu ve Şenköy belediyelerinde uygulanan çalışmanın amacının kadınları telkari sanatı konusunda meslek sahibi yapmak olduğu ifade ediliyor.

Ankara-Beypazarı da telkari sanatının yoğun olarak uygulandığı yerlerden biridir. Bu sanatın Beypazarı’na ahilik yoluyla kazandırıldığı düşünülmektedir. Beypazarlılar bu sanatı kabul etmişler ve zaman içinde geliştirmişlerdir. Daha çok süs eşyaları ve takılar yapılmaktadır. Kemer, kolye, bilezik, küpe, iğne, başlık ve tılsım başlıca takı çeşitleridir. Telkarideki motifler tabiatın Türk-İslam düşüncesi ile yorumlanışı ve Türk zevkini yansıtır. Beypazarı ilçesi, telkari sanatı, giyimi kuşamı, yemekleri, evleri ve el sanatları açısından incelenmeye ve araştırılmaya değer özellikler gösterir. İlçede gümüş işleri yapımının tarihi çok eskilere dayanır. Eski ustalar döküm gümüş ve altın işleri yaparken son 40 -50 yıldan bu yana telkâri ile uğraşmaya başlamışlardır. Bu eski ustaların yetiştirdiği ve onların bıraktığı yerden başlayan yeni ustalar ise 20. yüzyılın son çeyreğinde telkariyi Beypazarı’nda geliştirerek adını yurtdışına kadar duyurmuşlardır. Beypazarı’nda üretim geleneksel tekniğinden sapmadan küçük işletmelerde yapılmaktadır.

Bunların yanı sıra pek çok telkari çeşidinden de söz etmek mümkündür. Hasır telkari adıyla da bilinen ‘örgü işi’ veya ‘Trabzon işi’ de denilen bu teknikte, ürün tellerin örülmesi ile ortaya çıkarılmaktadır. Daha çok Trabzon yöresinde uygulanan bu teknikte altın ve gümüş teller sekiz santimetreye kadar ende örülerek şeritler haline getirilmektedir. Daha sonra silindirler arasından geçirilen bu örgüler ezilerek tam bir örgü şerit haline getirilir. Bu şeritler uygun uzunlukta kesilerek bilezik ve kolye yapılır.

Bir diğer çeşidi ise kakma telkaridir. Bu teknikte bir taş, maden veya ağaç yüzey üzerine kazınan şekil ya da oyukların içine tel yerleştirilir. Tel kakma yapılacak yüzey üzerine çizilen şekil, kazıma veya asitle oyma tekniği ile yüzey üzerinde çukurlaştırılır. Bu çukura yerleştirilen çoğunlukla köşeli tel çekiçle vurularak sıkıştırılır ve şekil içerisine gömülür. Yüzeyden taşan kısımlar alınır, eğelenir, perdahlanıp parlatılır. Bu teknikle silah kabzaları, bıçak sapları, şemsiye sapları, zarf açacakları, yazı takımları, kaşık sapları, tespihler, nalınlar, ağızlıklar, baston sapları, şamdanlar, vb. eşya süslenir.

Bir diğer tür olan kafes telkari de ise tellere şekil verildikten sonra kaynakla birleştirilerek bir ana iskelet oluşturulur. Bu iskeletin içi daha ince tellerle doldurulduktan sonra yine kaynak yapılır ve gerekirse ürün minik kürelerle ve toplarla süslenir. Bu teknikle kül tablaları, çakmak kılıfları, sigara ve mücevher kutuları, şamdanlar, tepsiler, şekerlikler, vazolar, ağızlıklar, nargile uçları, çiçekler, sigara tabakaları, fincan, bardak, sürahi vb. eşya kılıfları, abajurlar, çeşitli tabaklar, düğmeler, kol düğmeleri, küpeler, tepelikler, kolyeler, broşlar, bilezikler, kemerler ve yüzükler üretilir. Beypazarı’nda telkaride bu teknik kullanılır.

Her ne kadar telkarinin yaşatılması için çalışmalar sürse de bu sanatın etkinlik alanının yavaş yavaş daraldığı görülüyor. Telkari sanatını büyük şehirlerde sürdürmeye çalışan ustalar teknolojik gelişmelerin ve kuyumculuk mesleğinin giderek endüstrileşmesinin ardından bu sanatın doğduğu topraklara gitmeyi tercih ediyorlar.

Telkari sanatını büyük şehirlerde sürdürmeye çalışan ustalar teknolojik gelişmelerin ve kuyumculuk mesleğinin giderek endüstrileşmesinin ardından bu sanatın doğduğu topraklara gitmeyi tercih ediyorlar.

Benzer konular

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir