Heyecan verici fakat tehlikelerle dolu bir doğa sporu: Dağcılık

dagcilik

En başta her tür spor etkinliğinin riskleri bulunduğunu söyleyerek başlayalım konuya. Çünkü dağcılık denildiği zaman aklımıza ilk gelen şey ‘Ya düşersem!’ oluyor genelde. Oysa dağcılık, insanın en temel içgüdülerinden biri olan tırmanma arzusunu gerçekleştirdiği bir spor etkinliğidir. ‘Biraz’ cesaret gerektiriyor, o kadar. Uzmanlara göre dağcılık, bir ekiple yapıldığı zaman spordur, fakat yalnız başına dağ tırmanışı yapmak narsizim göstergesidir.

Dağcılık esas olarak doğada/dağlık bölgelerde bir takım kar, buz, kaya tekniklerinin yazın veya kışın uygulanarak belirli bir nokta/zirve veya dağın belirli bir rotasına tırmanılması şeklinde tanımlanabilir. Bu noktada, nere-si dağdır neresi dağ değildir sorusu bazılarının ve hatta bu sporla ilgilenenlerin bile zihnini kurcalamaktadır. Kabaca şöyle ortaya konulabilir; orman sınırının bittiği yerde ‘dağ’ başlar. Ülkemizde orman sınırının yaklaşık 2000 metrede olduğunu düşünürsek, 2000 metrenin üstündeki bölgelere dağ ve bu bölgelerde yapılan teknik veya yürüyüş faaliyetlerine de dağcılık denilebilir.

XVIII. ve XIX. yüzyılda Avrupalı (İngiliz ve Fransızlar başta olmak üzere) zenginlerin boş zamanlarını değer-lendirmek ve hayatlarının rutin akışını yeni maceralarla süsleme arayışı neticesinde bir spor sayılmaya başlanan dağcılık, XX. yüzyılın başında diğer ulusların da ilgisini çekmeyi başarmıştır. Uluslararası bir spor haline gelmesi ise, 1931 yılında, merkezi Cenevre’de olan Ulus-lararası Dağcılar Birliği’nin (UIAA) kurulmasıyla mümkün olmuştur. Sonraki yıllarda, belirli teknik ve emniyet yöntemlerinin geliştirilmesine paralel olarak kendine özgü disiplini ve ilkeleri olan bir spor dalı haline dönü-şen dağcılık, birçok doğa sporunun da önünü açmıştır.

Günümüzde en çok rağbet gören doğa sporlarından biri olsa da, bu spora eklenebilecek yeniliklerin azalması, yeni neslin yeni doğa sporlarına daha fazla ilgi duyması, ya da bu tür sporlara yönelmesi nedeniyle, günümüzde dağcılık XX. yüzyılın başındaki cazibesini kaybetmeye başlamıştır. Türkiye’de dağcılık ise, üniversite klüpleri ve Türkiye Dağcılık Federasyonu (TDF) bünyesinde canlılığını korumaktadır. Dağcılık sporunun Türkiye’deki popü-laritesi ise her geçen gün yükselen bir seyir izlemektedir.

Pek çok spor dalında olduğu gibi dağcılık da sayısız risklerle doludur elbette. Bütün kurallara uyulsa bile vücudunuzun sınırlarını zorladığınız bir etkinlikte hata yapmak da an meselesi. Hata sizde olmasa bile, karla kaplanmış bir buzul çatlağına basabilir ya da kar kulvarında düşüp kendinizi kazma ile durduramayabilirsiniz. Veya tipi veya sis bastırabilir ve bunların sonucunda kaybolabilirsiniz. Eğer kış mevsiminde bu etkinliği gerçekleştirirseniz hipotermiye (donma başlangıcı) girebilirsiniz. Bütün bunlar mümkün, en profesyonel dağcılar için bile. Fakat bu spora gönül verenler, risklerinin ya-nında bu etkinliğin kendilerine kattığı ruhsal tecrübeye dikkat çekerler. Bir dağın zirvesine çıkınca, doğrusu, somut olarak hiç bir şey olmuyor, sadece fiziksel olarak bir dağın en yüksek noktasına bir şekilde varmış oluyorsunuz. Ama zihinsel ve ruhsal olarak vardığınız yer çok farklı ve kişiden kişiye değişiklik gösteriyor.

Dünyada çok az sayıdaki insanın çıkıp görebileceği muhteşem yerlere ulaşabilmek, vücudun fiziki imkânlarını en üst sınırında zorlamanın verdiği özgüven duygusu-nu kazanmak gibi artılarıyla dağcılık, insanda bir şeyi başarma güdüsünü en iyi tatmin eden spor dalıdır. Saatlerce hatta bazen günlerce çabaladıktan ve sayısız tehlike atlattıktan sonra ‘hedef’e ulaşıp zirvede etrafı seyretmenizin sonra da geldiğiniz yerlerden tekrar aşağı inerek sosyal hayatınıza devam etmenizin yaşattığı duyguları tarif etmek imkânsız. Bu yönüyle pek çoklarına göre dağcılık gerçekte bir spor dalı değil, bir yaşam biçimidir. Çünkü spor bir tür rekabet etkinliğidir, oysa dağcılıkta kendinizle baş başa kalırsınız. Ruhunuzu dinlersiniz. Muhakkak bir tür iç disiplin gerçekleştirerek kendinizi tanımaya çalışırsınız. Modern hayatın baskılarından uzakta sadece kendinizle rekabet edebileceğiniz bir etkinliktir dağcılık.

Dağcılık sporunun pek çok alt türünden bahsetmek mümkündür. Yaz/kış dağcılığı, kaya/sportif tırmanış ve yapay tırmanış üç ana tür olarak dikkati çeker.

Yaz/kış dağcılığı yılın herhangi bir zamanında, kamp yüküyle belirli bir noktaya kadar çıkılarak bu noktada kamp kurulması ve ardından önceden belirlenen birDağcılığa gönül verenler, bütün risklerinin yanında bu etkinliğin kendilerine kattığı ruhsal tecrübeye dikkat çekerler. rota dâhilinde, gerekirse bazı teknik malzemeler de kullanarak çıkışlar yapılmasıdır. Bu tip tırmanışların temeli yürüyüştür. İpe girilmesi gereken bir rotaya bile ulaşana kadar yürünmesi gerekir. Ayrıca dünyadaki ve ülkemizdeki birçok dağın ‘klasik’ diye tabir edilen zir-veye çıkış için en kolay ve mantıklı rotası için yürüyüş yeterlidir. Zamanla, klasik rotalara alternatif olan daha dik ve zor rotaların çıkılması isteğiyle bazı güvenlik malzemeleri icat edilmiş ve bu malzemeler yardımıyla teknik tırmanış yöntemleri geliştirilmiştir.

Kaya/sportif tırmanış son 50 yıl içinde gelişmeye başlamış olan ve çok daha kısa (1-50 metre arası) dik kayaların kısa süre içinde (ortalama 1-60 dakika arası) çıkılıp inilmesi ile yapılır. Bu tip tırmanışlar büyük çoğunlukla ipe girilerek ve tırmanıcının yanı sıra bir de emniyet-çinin yardımıyla gerçekleşir. Günümüzde çok popüler olan ve giderek de daha çok insan tarafından yapılan bu tür, “tırmanış bahçesi” diye tabir edilen ve bünyesinde aynı anda birçok tırmanıcıya tırmanma imkânı veren farklı zorluklarda rotalardan oluşan bölgelerde yapılır. Gebze-Ballıkayalar, Ankara-Hüseyin Gazi kayalıkları, İzmir-Kaynaklar, Antalya-Geyik Bayırı, Niğde-Cimbar Vadisi ve Adana-Anavarza ülkemizdeki önemli sportif kaya tırmanışı bahçelerinden bazılarıdır. Yapay tırmanış ise 1980’lerin başında başlamış olan ve tamamen insan eliyle üretilmiş olan duvarlar ve üzerlerindeki tutamaklardan oluşan yapılara tırmanılarak yapılır.

Yapay tırmanış doğaya gitmeden, şehrin ortasında bile tırmanıcılara tırmanma ve antrenman yapma olanağı sağlar. Ayrıca, seyircisiz ve yarışmasız olan dağcılık sporu yapay tırmanış duvarları sayesinde artık sportif rekabet ortamına da kavuşmuş oldu. Hatta yakın bir zamanda sportif yapay tırmanış olimpik bir spor dalı olarak olimpiyat oyunlarına da katılabilir.

Dağcılık yapmamış bir insan bile zaman içinde tele-vizyon, gazete veya filmlerden görüp duydukları ile dağcılığın bir takım riskler ve tehlikeler içerdiğini bilir. Birçok dağcı, dağcılık tehlikeli bir spordur demek istemez.Dağcılık, birtakım teorik ve pratik eğitimlerin öğrenilmesi ve uygulanması sonrasında yapılmalı ve mutlaka bu spor-da tecrübeli olan kişilerin rehberliğinde eğitimler verilmelidir. Bu çerçevede okurlarımıza dağcılıkla ilgili şu tavsiyelerde bulunabiliriz:

Saatlerce hatta bazen günlerce çabaladıktan ve sayısız tehlike atlattıktan sonra ‘hedef’e ulaşıp zirvede etrafı seyretmenizin sonra da geldiğiniz yerlerden tekrar aşağı inerek sosyal hayatınıza devam etmenizin yaşattığı duyguları tarif etmek imkânsız.

Öncelikle kendinizi dağda hiç kimse yardım etmeyecekmiş gibi hazırlamalı ve teşkilatınızı ona göre düzenlemelisiniz.

Bilmelisiniz ki kalabalık bir güvence değildir.

Artacak ve hiç kimseden istemeyecek şekilde yakıt ve yiyecek alın. Çünkü kötü hava koşulları ve kazalar dönüşü geciktiebilir ve burada komşuluk olamaz. Faaliyete gitmeden önce ocağınızı deneyin ve mümkünse ona gözünüz gibi bakın. Yoksa dağda ocağınız sönebilir. Aşağılarda ağır yük taşımaya katlanmak yukarılara çıkıldığında rahatlamanızı sağlayacaktır. Kendinize gerekli olan malzemelerinizi bir başkasına taşıtmayın. Aksi takdirde arkadaşınızın uzakta kalması veya geri dönememesi halinde dağda yaşayamazsınız. Dağda misafirlik, etiket ve ünvan olmayacağını bilmelisiniz. Bir de çok sıkı giyinin. Çünkü dağda soğuğa karşı dayanıklılık olmaz. Susamasanız dahi kendinizi içmeye zorlayın, içeceğiniz sıvıların vücut sıcaklığından aşağı olmamasına dikkat edin. Ve bir de saf su içmeyin, meşrubat özellikle mayhoş olmalıdır. Kazaların inişte olduğunu unutmayın, dönerken acele etmeyin ve çıkışta olduğu gibi bol sıvı almaya, iyi beslenmeye ve sık sık dinlenmeye devam edin. Son olarak düğüm atma tekniklerini öğrenmeden dağcılık yapmayı denemeyin.

Dağcılık sporunun pek çok alt türünden bahsetmek mümkündür. Yaz/kış dağcılığı, kaya/sportif tırmanış ve yapay tırmanış üç ana tür olarak dikkati çeker.

Dağcılık, birtakım teorik ve pratik eğitimlerin öğrenilmesi ve uygulanması sonrasında yapılmalı ve mutlaka bu sporda tecrübeli olan kişilerin rehberliğinde eğitimler verilmelidir.

Benzer konular

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir