Tarihin soluğunu duyduğunuz şehir: Göynük

goynuk

Tarihin hala soluk aldığı şehirler vardır. Oraların sokaklarında gezerken yüzyıllar öncesinden birilerinin kulağınıza daha önce hiç duymadığınız şeyleri fısıldadığını hissedersiniz. O kadar çok kişiye ev sahipliği yapmış topraklarıyla gördüğünüzden çok fazlasını size anlatırlar.

Bu tanımın kendini gösterdiği şehirlerden biri İstanbul’dur. Ancak tarihimiz ve mirasımız İstanbul’dan ibaret değildir. İstanbul’a birkaç saat uzaklıktaki güzel bir ilçe, Göynük ilçesi tabiatın güzelliklerini de ilave ederek bu tanımı yeniden yorumlar.

Göynük, İstanbul ve Ankara arasında, önemli bir mevkide bulunuyor. Yüzyıllar boyunca birçok medeniyeti ağırlamış olan Göynük, Roma ve Bizans ile başlayan medeniyet serüvenine Osmanlı ile devam etmiştir. Farklı medeniyetlerin ayak izleri bulunsa da şehre ruhunu veren Osmanlı’dır.

Göynük, ister ailenizle ister arkadaşlarınızla İstanbul’dan yola çıktığınızda kolayca ulaşabileceğiniz bir uzaklıkta. Kolay ulaşılabilir konumdaki yerleşimin arazisi bir vadi etrafında şekillenmiş. Şehir mimarisi açısından çözümlemesi zor bir mesele olsa da sizi karşılayan evler her bir ailenin bir diğerinin hakkına saygı göstererek nasıl uyum içinde bir şehir meydana getirdiklerini gösteriyor.

Göynük gezisine başlarken yola hazırlıklı çıkmanızı ve okumalar yapmanızı öneririz. Göynük mimari, tarih, tabiat ve sosyoloji açısından pek çok dersler veren farklı bir yapıya sahip. İpin ucunu yakalayabilirseniz Türkiye’nin pek çok değerini ve geçmişe ait birçok izi görmeniz daha kolay hale gelecek. Bu aynı zamanda yaptığınız gezinin sizi daha farklı bir kişi haline getirmesine de yardımcı olacak.

Gazi Süleyman Paşa’nın mirası

Orhan Gazi devrinde 1333 yılında Geyve, Göynük, Mudurnu üzerinden Bolu`ya gelen İbn-i Batuta, bölgeyi Türkmenlerden oluşan bir coğrafya olarak tanımlıyor. İbn Battuta’nın konakladığı yerlerin Ahi zaviyelerinden oluştuğu göz önüne alınacak olursa bölgedeki yerleşik hayatın ve ekonomik hareketliliğin ileri bir düzeye ulaştığını düşünebiliriz. 1330’lu yıllarda Orhan Gazi`nin oğlu Gazi Süleyman Paşa Taraklı, Mudurnu, Göynük civarına gelerek hâkimiyeti yeniden tesis eder. Göynük`te Gazi Süleyman Paşa`nın yaptırdığı camii ve hamam halen hizmet veriyor. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesindeki satırlar bu camii ve hamamın hikâyesini bizlere aktarıyor. Osmanlı tarihçisi Aşıkpaşazade Göynük’e Süleyman Paşa’nın hizmetlerini şöyle ifade eder: “Süleyman Paşa dahi o kadar adalet gösterdi ki, bütün o memleketlerin halkı derler ki, Ne olur? Eski zamanlardan beri bunlar bize beğ olaydılar! Çok köyler bu Türk kavmini gördüler. Müslüman oldular. O memlekette ne kadar mülkler vardır ki hepsi Süleyman Paşa`nın verdiği kadar üzerine durur.” Kökü Osmanlı’nın kuruluş dönemine dayanan Göynük bu yönüyle Bursa’nın kardeşidir. Biraz daha geniş pencereden bakacak olursak Rumeli’deki Berat şehrinin de ilham kaynağı olabilir. Osmanlı şehirlerinin fonksiyonel ve birlikte yaşamayı esas alan mütevazi bakış açısını burada cisimleşmiş olarak bulabilirsiniz

Akşemsettin diyarı Göynük

Göynük’ü sadece gözle görünen değerlerle anlamlandırmak eksik bir çabadır. İstanbul’un fethinde Fatih’in yanıbaşında duran ve İstanbul’un manevi fatihi olarak kabul edilen Akşemsettin ömrünün son demlerini Göynük’te geçirmiştir. Fatih’in yaptırdığı türbe ile yine Göynük’te medfundur. Mütevazi bir ilçe sahip olduğu değerlerle ilmek ilmek değer kazanmış ve türbenin içindeki sandukaların ağaç işçiliğine varıncaya kadar Osmanlı kültürünün vücut bulduğu bir yerleşim olmuştur.

Tarihin kümelendiği coğrafya

1823 yılından beri Bolu’ya bağlı olan Göynük, koruduğu Osmanlı dokusu ile bugün ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor. Evlerin ve diğer binaların tarihi özellikleri kadar tüm bunların birbirleriyle mükemmel uyumu Göynük’ü bir mücevher olarak görmemize sebep olabilir. Yüzyılların mirasını günümüze taşıyan konaklar vadinin yamaçlarında nazlı bir görünüm sergilemektedir. İkinci Abdülhamit zamanında yapılan hükumet konağı ilçenin en önemli tarihi eserleri arasında yer almaktadır. Bir diğeri ise Kaymakam Hurşit Bey tarafından inşa edilen altıgen taş temel üzerinde yükselen Zafer Kulesi’dir.

Tarihi güzellikler tabiatla taçlanıyor

Göynük mimarisi ile gönülleri fethederken tabii güzellikleri de bunu tamamlar. Yeşilliklerin arasındaki ilçede birbirinden farklı göller farklı keşifler için ilham kaynağı olmayı sürdürüyor. Deniz seviyesinden 1150 metre yükseklikteki Çubuk Gölü’nü bunlardan biri olarak sayabiliriz. Hemen kenarında Gölbaşı mevkisinde balık avlanabiliyor ve yürüyüş yapılabiliyor. Özellikle sonbahar aylarında yürüyüş ver fotoğraf tutkunları için bir cennete dönüşen bölgedeki diğer göl ise Sünnet Gölü’dür. Çevresinde konaklanabilecek tesislerin de bulunduğu gölde kendinizi bambaşka bir evrende hissedebilirsiniz.

Yeşilin tüm tonlarıyla göz alabildiğine yayıldığı bu coğrafyada İstanbul’a yeterince yakın ve yeterince uzak olmanın keyfini sürebilirsiniz. Roma döneminden bu yana İstanbul’un çeperinde yer alan Göynük bu özelliği ile kalkınmış ve gelişmiştir. Ancak İstanbul’a olan yeterli uzaklığı sayesinde de hep gizli bir cennet olma özelliğini devam ettirmiştir.

Göynük’e giderken yola çıktığınızda zihninizde kurduğunuzdan ve bu satırlarda okuduğunuzdan çok daha fazlasını bulabileceğinizden emin olabilirsiniz. Göynük’ü anlamak aynı zamanda gösterişli bir zamanda, büyük bir fethin arkasından sahneden sessizce çekilme erdemini gösteren Akşemsettin’i anlamak demektir. Osmanlı’nın inceliğini ve hayat tasavvuruna eşlik etmek demektir.

Benzer konular

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir