İsmail Acar : Devlet sanatla meşruiyet kazanır!

mesrutiyet

Ünlü ressam İsmail Acar ile Türk Resminin, geleneksel sanatlarımıza nazaran daha az gelişmişliğinin nedenlerini sorguladık. Acar, bu durumun sebeplerini ifade ederken, sanatın bir devlet ve toplum için gerçekte ne ifade ettiğinin de cevabını farklı bir açıdan veriyor.

Kültürümüzde resim sanatının diğer geleneksel sanatlara göre az gelişmesinin temelinde İslam mı var?

Nasıl Allah’a şiir yazıyorsun, nasıl beste yapıyorsun ben de resim çizebilmeliyim. İslamın ilk yıllarında ressamlar camilere resimler yapıyorlar; Şam Emeviye camiinde kuş, çiçek gibi motifl er vardı, yakın zamanda restore edildi. İslam Eserleri Müzesi’ne git, mezar taşlarında bile resimler var. Özellikle, Selçuklu dönemindeki camilerde bu çok açık görülüyor; Türkler de bu eğilim daha fazla; canlı formlar, kuş motifl eri vs… O yüzden, İslam’daki resim anlayışı farklı bir şey, Araplar’ın resme bakışı farklı. İslam dünyasında resimle ilgili bir endişe var ama yasak olsa Fatih Sultan Mehmet gibi bir padişah resimlerini çizdirmezdi.

Toplumun resme uzaklığı nereden kaynaklanıyor?

Resim de mimari gibi bir sanattır. Toplumumuz maalesef resme çok yakın değildir; bu sebeple, mimarimiz resimden daha ileridedir. Mimarimiz cami ve saraylar üzerine yoğunlaşmış ve çoğunlukla dini ve sosyal özellikler taşımaktadır. Sivil mimari örneklerimiz çok az olduğu için resim sanatı gelişemiyor. Onun yerine kağıtlarda, minyatürlerde, tavan süslemelerinde başarılı eserle yapılmış. Bu eserlerde çiçekler, kuşlar, aslanlar vardır. Hilafetten dolayı bizde resim sanatı pek fazla gelişmiyor; ama onun yerine mimari gelişiyor. Gelişmiş ülkelerde resmin gelişmesinde kilisenin resme sahip çıkmasının büyük payı var. Onun yerine biz de ise hat sanatı çok ileride; Arabistan’dan bile daha ileride. Resme Fatih ilgi gösterse de bu ilginin devamı gelmiyor; hatta yapılmış padişah resimlerinin kimi zaman ecnebi memleketlerinden gelen misafi rlere hediye edildiği bile oluyor. Topkapı Sarayı’ndaki Zonaro bile bir kopyadır aslında gerçeği National Museum’dadır. Bizde resim sanatının gelişmemesinin en büyük sebebi ilgisizlik, himayedar olmamamız ve değerlerimize sahip çıkmamamızdır.

Bugün artık böyle bir baskı yok, değil mi?

Bugün bir baskı yok ama himaye de yok. Sanatçılara ve eserlere sahip çıkılmıyor. Sultan Süleyman olmasaydı bu camiler, bu minareler dikilmezdi. Bugün İstanbul silüetinden Sultanahmet’i, Topkapı’yı, Süleymaniye’yi çıkarsak ne olur? Geriye barbar Türkler kalırdı ama öyle olmadı; bu eserler sebebiyle Osmanlı meşru, büyük bir imparatorluk ve medeniyettir. Bugün de meşru bir devlet olmamızın en etkili yolu sanattır. Amerika bile dünyanın en önemli müzelerine sahip olma çabası ile kendi meşruiyetini ve büyüklüğünü tescillemeye çalışıyor. Resim, heykel gibi sanatlar insanları, devletleri, yaşanılan coğrafyayı meşrulaştırır, resmin bizim için önemi budur. Sanatçılarımız dünyanın her tarafında ses getirmeye başladığında kimse bizi olumsuz eleştiremez. Avrupa’ya baktığımızda, ellerindeki mekânları sanatçılara veriyor, böylece sosyal paylaşım arttırılarak o mekânlara sahip çıkılıyor.

Bugün bakıyoruz, öğündüğümüz şeyler hep daha önceden yapılan eserler; Osmanlı’nın yaptığı, Roma’nın yaptığı… Biz de ise; Anıtkabir’den başka mimari, sanatsal bir eser yok. Sanat himaye edilmeli çünkü sanat bizi meşru yapacak. Yoksa, insan hakları ihlalleriyle, terörle hatırlanacağız. Sanat ekonomi kadar önemli, hatta daha önemli. Bu gerçeği unutmamamız gerekiyor.

Türk Resminin mihenk taşları nelerdir, öncüleri kimlerdir? Osmanlı 19. yüzyılda Tanzimat’la birlikte Batı’ya gide gele resmi görmüş ve tanımıştır. Avrupa’ya gidenler geri döndüklerinde resim yapmaya başladılar.

Şeker Ahmet Paşa, Diyarbakırlı Tahsin, Osman Hamdi gibi ressamlar Türk resim sanatının amiralleri ve destekçileridir. Örneğin; Osman Hamdi Avrupa’dan geri döner dönmez arkeoloji müzesi kurmuştur.

İlk dönem Türk resmi daha soyuttur. Osman Hamdi’nin Kaplumbağa Terbiyecisi, Şeker Ahmet Paşa’nın Karpuzlar gibi eserleri çok ünlü örneklerdir. İlerleyen zamanlarda Leopard Levi gibi Fransız sanatçılar ülkemize gelmiş ve atölyeler açmıştır. Bu sanatçıların ve Batı tarzı resmin etkisiyle empresyonist ekol hakim duruma gelmiştir, İbrahim Çallı, Eşref Üren bu akımın öncülerindendir. İbrahim Çallı’nın Mimoza’sı, Kırmızılı Kadın’ı bilinen en önemli eserleridir.

Türk resim sanatıyla ilgili son dönemi kısaca özetlemek gerekirse: Yakın dönem Türk resim sanatında Batı’nın, özellikle Fransız kültürünün etkisi çok büyüktür. Özgün resimler ise çok azdır. Fikret Mualla, Abidin Dino gibi Avrupa’ya giden ressamlara kadar resimde çok fazla devinim olmamıştır. Türk sanatına büyük hizmetleri geçen Kuzgun Acar, İlhan Koman (Heykeltıraş), Erol Akyavaş (Ressam) gibi sanatçıların dönemi 80’lerde kapanmıştır. Neşet Günal, Nuri İyem gibi ressamlar Anadolu insanını kullanarak bir nevi ulusal gerçekçilik ekolunu temsil ederek başarılı oldular. Erol Akyavaş resimlerinde, İslam sanatını etkili kullanan büyük ressamlarımızdandır. Akademi hocalarından Sabri Berkel, Adnan Çoker mimariyi soyutlayarak soyut sanata yakın çalışmalar yapmışlardır. Ergin İnan, Mehmet Güleryüz, Burhan Doğançay gibi sanatçılarımız da Türk Resim Tarihi’nde bilinmesi gereken önemli isimlerdir.

İnsanlara resmi daha iyi anlamaları ve sahip çıkmaları için ne söylemeliyiz?

Ebeveynlerin, çocuklarını ana okullarından itibaren müzelere ve sergilere götürülmeleri gerekiyor, her ne müzesi olursa olsun. Floransa’da bir grup sırt çantalı Japon öğrenci gelmiş müzeyi geziyor, o sabah uçaktan inip müzeye gelmişler, o akşam yine havaalanına gidip Japonya’ya dönecekler. Sanatın devletimizin ve milletimizin meşruiyet kazanmamızın yegâne yolu olduğunu uygun bir dille anlatmalıyız. Sanata olan ilgi ve alaka eğitim sistemimizde yer almalı.

Benzer konular

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir