Mikro kredi sermayeyi yoksulun ayağına getiriyor

stk

Bugün bütün dünya, ekonomik büyümenin istihdam yaratma kapasitesinin fevkalade azaldığı bir döneme girmiş durumda. İmalat sanayiinin, gelişmekte olan ülkelerde ve Türkiye özelinde, hızla tarımdan kopmakta olan işgücüne istihdam sağlama imkanı bulunmadığı açıkça görülüyor. Bu durumda mikro kredi uygulaması daha da önem kazanıyor. Uygulama sayesinde, yoksulluk inkar edilmiyor, yoksullara kendilerini kurtarmak için bir fırsat veriliyor. Bu sistemi İslami anlamda Karz-ı Hasen kavramının güncel bir uygulaması olarak algılamak da mümkün.

Türkiye’de birçok aile açlık sınırında yaşarken, pek çoğu da yoksulluk sınırında yaşam mücadelesi veriyor. Türkiye’yi yoksullaştıran nedenlerden birisi, pek çok ailenin büyük umutlarla geldiği kentlerde, hayatta kalabilmek için ucuz işçilik yapması oluyor. Fakat yoksulların da nerede yaşıyorsa yaşasın, emeğini kullanarak geçimini sağlaması çok da zor değil. Türkiye’de hem geleneğimizde hem de dinimizde yer alan bazı uygulamalar yoksul aileler için umut ışığı olabilir. Mikro kredi bu geleneklerle çok iyi örtüşen bir yöntem.

Yoksullukla mücadele için başarılı bir yöntem geliştiren mikro kredi uygulamasının temeli 1970’lere dayanıyor. Mikro kredi ilk olarak Grameen Vakfı aracılığıyla uygulanmaya başladı. Uygulamanın fikir babası Bangladeşli Muhammed Yusuf bu uygulama ile gerekli teminat gösteremedikleri için normal kredi imkanlarına ulaşmaları imkansız olan kimselere de kredi sağlamak ve “yoksulun yoksulunu” kendi işini kurarak, yani “girişimci” yaparak, yoksulluktan kurtarmayı amaçlamış.

‘Köy bankası’ ile sistemi tersine çevirdi

Bangladeşli Muhammed Yusuf, bankacılık eğitimi almamış olmasına rağmen çevresindeki yoksulluk koşullarının onu böyle bir düşünceye ittiğini belirtiyor. Sonrasında klasik bankacılık sistemiyle mikro kredi uygulamasını hayata geçiremeyeceğini düşünen Muhammed Yusuf, Grameen Bank, Türkçe anlamıyla ‘Köy Banka’sını kuruyor. Yusuf, bankanın sahiplerinin kredi alanlar olduğunu, kurulda temsilcileri bulunduğunu, bankanın kurallarının onlar tarafından belirlendiğini ve Grameen Bankasının kar edebildiğini belirterek, “İnsanlar bana ‘Bu kurallara nasıl karar verdiniz. Araştırma yaptınız mı’ diye soruyor. Biz bir şey yapmak istiyorsak, klasik bankalar ne yapar diye bakıyor ve bunun tam tersi kurallar oluşturuyoruz. Mikro kredi, tam tersine dönmüş bir bankacılık sistemidir” bilgisini veriyor.

Hedef yeni bir gelecek inşa etmek

Bugün bütün dünya, ekonomik büyümenin istihdam yaratma kapasitesinin fevkalade azaldığı bir döneme girmiş durumda. İmalat sanayiinin gelişmekte olan ülkelerde ve Türkiye özelinde hızla tarımdan kopmakta olan işgücüne istihdam sağlama imkanı bulunmadığı açıkça görülüyor. Bu durumda mikro kredi uygulaması daha da önem kazanıyor. Aynı zamanda uygulama sayesinde, yoksulluk gözardı edilmiyor, yoksullara kendilerini kurtarmak için bir fırsat veriliyor. Satın alma gücünün sınırlılığı dolayısıyla oldukça dar bir pazara, geleneksel kadın becerilerinin, genellikle evden çıkmadan üretilebilecek ürünleri sürülüyor. Bu şekilde geleneksel yapılar korunmuş, sosyal ilişkiler de zedelenmemiş oluyor.

Hedef kitlesi çoğunlukla kadınlar

Mikro kredi uygulamasında hedef kitle erkeklerden çok kadınlar. Küçük ilçe ve köylerde farklı el işleri ya da tarım ve hayvancılık ile uğraşarak geçimini sağlayan kadınlar hem gelenekleri devam ettiriyor hem de iş sahibi oluyor. Mikro kredi sisteminde kredi alacaklarından herhangi bir teminat talep edilmiyor. Bunun yerine kredi alan bireyin köy veya mahallelerdeki sosyal gruplar içindeki yerini dikkate alması ve kredinin geri dönmemesi halinde grubun diğer üyelerinin kredi almasını zorlaştırarak, onların borçlu bireye verdikleri maddi destek yoluyla, kredinin geri dönüşünü garantiliyor. Uygulamanın hedef kitlesi ise genellikle kadınlar. Bunun nedeniyse kadınların geri ödeme konusunda daha güvenilir oldukları inancına dayanıyor. Zaten Grameen Bank’ın kurucusu Muhammed Yunus da, müşterilerinin yüzde 97’sinin kadınlardan oluştuğunu belirtiyor.

Yoksulluk müzeye kalkacak

Her yıl 30 binden fazla yoksul çocuğa burs verdiklerini ve bu çocuklar içinde yüksek öğrenimine devam edenler dahi olduğunu anlatan Muhammed Yusuf, yüksek öğrenimine devam eden çocuklara da öğrenim kredisi vermeye başladıklarını ifade ederek, Yoksulluk kısır döngüsünün devam etmemesi için yeni bir nesil yaratmak istiyoruz. Kurumlarımızı, politikalarımızı ve kavramlarımızı değiştirebilirsek yoksulluğu müzeye kaldırırız. 2030 yılında Bangladeş’te fakir insan kalmayacak. Eğer yoksulluğu yüzde 50’ye indirebiliyorsanız, sıfıra da indirebilirsiniz” diye konuşuyor.

Türkiye’de mikro kredi projeleri hız kazandı

Mikro kredi uygulaması son zamanlarda Türkiye’de de ilgi çekmeye başladı. Az bir kredi sayesinde el emeklerini kullanarak geçimini sağlayan birçok aile Türkiye’ye de örnek oldu. En son bilinen proje Milletvekili Aziz Akgül’ün başlatmış olduğu proje. Akgül konu hakkında verdiği bir röportajda şunları söylüyor: Pilot bölge olarak seçtiğimiz Diyarbakır’da Grameen Bank Genel Müdürü Nurjahan Begum ile yaptığımız temaslarda, mikro kredi uygulaması için önemli bir potansiyel olduğunu gördük. Özellikle kadınların bu işe çok arzulu olduklarını saptadık. Amaç en yoksul kesimin yeteneklerini harekete geçirmek. Mikro kredinin miktarının talep edenle beraber saptandığını belirten Akgül, bu rakamın bazen bir kazak için gerekli olan tığ ve yün maliyeti kadar az olduğuna dikkat çekiyor.

Kaynak FON’lardan

Mikro kredinin kaynağının nereden bulunacağına ilişkin olarak da Akgün, açıklamasında başlangıçta Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın kullanılmasının uygun olabileceğini düşündüklerini söylüyor. Akgün: Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nda bir milyar dolar kadar bir para birikmiş durumda. Bu paranın yüzde 50-70’inin mikro krediye ayrılabileceği düşünülüyor. Amerika’da ve Avrupa’da bu tür amaçlara destek veren fonlarla ve vakıflarla irtibat devam ediyor. O fonların da bir şekilde Türkiye’ye akması için bazı çalışmalar yapıldığını söyleyen Akgün, ilk etapta en az 5 milyon dolar civarında ek kaynak bulabileceğini tahmin ediyor.

STK’lara çok iş düşüyor

Türkiye’de işlemeye başlayacak olan “mikro kredi “ uygulamasında en çok işin STK’lara düşeceğini söyleyen yetkililer. Devletin kesinlikle bu işin içinde olmaması gerektiğine işaret ediyorlar. Bunun için de işadamlarımızın, sosyal fonlarından, fakirliğin azaltılmasına yönelik kaynak ayırmaları gerekiyor. Bütün sivil toplum kuruluşları, hangi alanda faaliyet gösteriyorlarsa göstersinler, yan bir dal olarak da mikro krediyle ilgili projeler geliştirebilirler. TÜSİAD, Odalar Birliği, Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, vakıfl ar, dernekler gibi sivil toplum kuruluşlarının tamamının bu işe destek vermesi çok önemli. Örneğin, Odalar Birliği şu anda banka kuracak bir potansiyele sahip.

Mikro kredinin Türkiye örnekleri

On yıldır uyguladığı mikro kredi sistemiyle yoksul ama girişimci kadınların iş sahibi olmalarını sağlayan Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV), iş kurmak ya da var olan işini geliştirmek isteyen kadınlara kredi vererek onları iş sahibi yapıyor. Vakıf bugüne kadar 2 bin ev kadınına, toplam 3.4 milyon TL tutarında kredi vererek iş imkânı sağladı. KEDV bünyesinde faaliyet gösteren Maya Mikro Ekonomik Destek İşletmesi tarafından uygulanan sistemde kredi miktarları, iş potansiyeli ve gelişme kapasitesi olan işler için 2 bin TL’ye kadar kredi verilebiliyor. Kredi, danışmanlık ve pazarlama hizmeti veren KEDV sayesinde el işinden çiçekçiliğe, takıcılıktan piko yapımına kadar pek çok kadın aldıkları ilk birkaç kredilerle dükkan açarak geçimini sağlıyor.

Karz-ı Hasen mikro kredi uygulamasını anımsatıyor

Türkiye’de mikro kredi uygulaması her ne kadar son zamanlarda uygulanmaya başlansa da, aslında Karz-ı Hasen diğer adıyla ‘Güzel Borç Verme Usulü’de mikro kredi uygulaması ile benzer amaçlar için var olan bir kavram. Geri ödenmek üzere verilen mal veya birine ödünç (borç) verme anlamına gelen Karz, borç verenin malının bir kısmını vermesi borç alanın da aldığı şeyin bir mislini geri vermesi şeklinde de açıklanıyor. Kur’an-ı Kerim de 12 yerde bu kavramlar mecazi olarak “Allah’a güzel bir şekilde borç veren (karz-ı hasen)” anlamında kullanılırken, bu ayetlerde Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla yapılan harcamaların da karz-ı hasen kapsamına alındığı belirtiliyor.

Karz-ı Hasen uygulaması ile aynı zamanda kasalarda ve yastık altında hapsedilmiş büyük sermayenin ekonomiye kazandırılması ve faizin önlenmesi de amaçlanır.

Yeniden canlandırılması gerekiyor

Uzmanlar, İslam toplumunda asırlardır uygulanan bu sosyal yardımlaşma şeklinin zaafa uğradığını belirtiyor. Sevap ve Allah rızası yerine, faiz ve menfaatçilik duygularının hakim olduğunu belirten uzmanlar, borç alan kimselerin bunu istismar etmesi, yalana başvurması, zamanında ödememesi; borç vererek sevap uman iyi niyetli insanları daha tedbirli olmaya yönlendirdiğini, bu davranışlardan da uzak durulması gerektiğine vurgu yapıyorlar.

Benzer konular

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir